typical στα Τουρκικά

παράδειγμα ποινές
What is a typical British dinner?
Tipik bir ingiliz akşam yemeği nedir?




He seems to be a typical American boy.
Tipik bir Amerikalı genç gibi görünüyor.




There's a lot of noise in a typical city.
Tipik bir şehirde çok gürültü vardır.




He lived in a typical Japanese-style house.
O tipik bir Japon sitili evde yaşadı.




Tires are much inflated, that is typical of Germans.
Tekerlekler fazla şişmiş, Almanlara has bir durum.




Middle-aged men who are overweight and suffering from stress are typical victims of heart disease.
Fazla kilosu ve stresi olan orta yaşlı kimseler kalp hastalığının tipik adaylarıdır.




Sausage and mashed potato is a typical English dish.
Sosis ve püre tipik İngiliz yemeğidir.




That is why we stayed there the whole day, ate a typical dish from Valencia, paella, and drank a typical drink, sangría.
Bu yüzden tüm gün orada kaldık; Valencia’nın meşhur yemeği olan paelladan yedik ve yine meşhur içeceği olan sangriadan içtik.




Hearing (from Anna) peculiar stories, sometimes with tragicomic implications - typical of a well-rooted Greek culture, where everyday life combines itself with well-being, glee and bothers – I have discovered a city that has no parallel in the world.
Bazen içinde sağlıklı, keyifli, sıkıntılı, günlük hayatın birleştirildiği köklü Yunan kültürünün tipik trajikomik sonuçların olduğu özgün hikayeler dinleyerek (Anna’dan) dünyada benzeri olmayan bir şehir keşfettim.




It was one of Berlin's more typical things, the weekend flea market.
Berlin’e özgü olan şeylerden biri de hafta sonu bitpazarlarıydı.



